T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Sebahattin Dökmeci, kurumu ve bakanlığı adına böylesine teknik bir kapasitesi yüksek ve mühim konu çerçevesinde tertip edilen TÜRKTAY panelinde bulunmaktan duyduğu mutluluğu ifade ederek şunları söyledi: “Bildiğiniz gibi içinde bulunduğumuz yüzyıl bir çok teknolojik imkanı insanlığın hizmetine sunarken bir yanda da insanlığın ortak malı olan çevreye de geri dönüşümü çok zor zaralar verebilmektedir. Doğaya yapılan her olumsuz müdahale çevre sorunlarını da beraberinde getirmektedir. İnsan davranışlarının zamanla değişimi ve daha konforlu bir yaşam beklentisi, insanlığı geçmişe nazaran daha çok tüketen bir toplum haline getirmiştir. Bu durum aynı zaman da daha çok atığın oluşmasına neden olarak başta doğal kaynakların tükenmesi ve iklim değişikliği olmak üzere küresel birçok soruna sebep olmaktadır. Bu nedenle çevre sorunları karmaşık bir nitelik göstermekte ve çoğunlukla sosyoekonomik konularla bağlantılı olarak karşımıza çıkmaktadır. Hava ve su kirliliği toprak bozulması, ormansızlaşma, iklim değişikliği ve bio çeşitlilik kaybı gibi çevre sorunları siyasi sınırlar tanımamakta, insan ve çevre sağlığı canlı türleri ve gıda güvenliği üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. İnsanların geleceğini yakından ilgilendiren bu tehdit nedeniyle çevre sorunlarının üzerine gidilmesi büyük önem arz etmektedir. Çevreyi korumak ve kirlilik ile mücadele kapsamında ortaya konulan politika ve stratejiler mevcut ekonomik sistem ile uyumlu sürdürebilir kalkınmayı ve ekonomik büyümeyi destekleyen yatırımları teşvik eden ve istidamı artıran bir doğrultuda olmak zorundadır. Ekonomik büyüme yatırım ve istihdam politikaları da çevresel ilkelerle uyumlu olmalıdır.
BÜTÜNCÜL BİR BAKIŞLA ÇALIŞILIYOR
Dünya da sürdürülebilir kalkınma politikaları da bu çerçevede gelişmekte ve değişmektedir. Her geçen gün yeni kavramlar ortaya çıkmaktadır. Birkaç örnekle akıllı büyüme, çevresel yönetişim, doğa sermayesi ve eko sistem hizmetleri, yeşil büyüme, eko sitem yaklaşımı, düşük karbonlu kalkınma ve döngüsel ekonomi gibi kavramlar her geçen gün güncellenerek hayatımıza girmektedir. Geri döşümü arttırarak ham maddeye daha kolay erişebilmek ve böylelikle ekonomik büyümeyi sağlamak amacıyla döngüsel ekonomi modeli Avrupa Birliği komisyonunca 02 Aralık 2015 tarihinde kabul edilmiştir. Döngüsel ekonomi bir yandan atık üretimini azaltırken diğer yandan da ürünlerin malzemelerinin ve kaynaklarının değerini onların kullanımlarının sonunda ürün döngüsünün içinde yeniden dahil ederek mümkün olduğunca uzun süre korumayı hedeflemektedir. 2015 yılı sonunda Avrupa Birliği komisyonunda kabul edilen döngüsel ekonomi paketinde 2030 yılına kadar belediye atıklarında % 65 geri dönüşüm, ambalaj atıklarında % 75 geri dönüşüm ve depolanacak belediye atığının ise aşamalı olarak %10’a indirgenmesi hedeflenmektedir. Bu hedefler ciddi hedefler olup gelişmiş birçok ülkeyi bile zorlayacak niteliktedir. Dünya ölçeğinde yaşanan bu değişimlerden Türkiye’nin etkilenmemesi veya küresel değişimi dikkate almaması da düşünülemez.
Türkiye vizyon olarak dünyadaki gelişmeleri izleyen değil, gelişmelerin içinde olan ve yön veren bir ülke olarak etkinliğini sürdürme kararlığındadır. Bakanlığımızda ülkemizin 2023 vizyonunun da gerek çevresel değerlerin korunması gerekse de şehirleşme noktasında büyük rol üstlenmiştir. Bu itibarla çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri bütüncül bir yaklaşımla ele alarak, sürdürülebilir bir çevre ve sürdürülebilir kalkınma anlayışımız ile birçok alanda 2023 yılı ulusal hedeflerimize yönelik çalışmalarımızı gerçekleştirdik ve çalışmalarımıza devam ediyoruz. Öncelikle amaçlarımızdan birisi su kaynaklarımızı korumaktır. Bu istikamette ilk olarak gerekli strateji ve eylem planlarını hazırlamış bulunmaktayız. İlk aşamada atık su arıtma tesislerinin sayısını arttırıyoruz. Sularımızın kirlenmesini önlerken, sanayimizin de gelişmesine önem veriyoruz. Belediyelere ait atık su arıtma tesislerinin sayısını da giderek arttırıyoruz. 2002’de belediye nüfusunun %35’i atık sulardan arıtılırken bugün bu oran %85 ‘e ulaşmıştır. 2023 yılı için hedefimiz tüm ülkede atık sularının arıtılmasıdır. Atık su arıtma tesislerine ağır yük getiren enerji giderlerinin yarısını 2011 yılından buyana karşılamaktayız. 2011-2017 yılları arasında atık su arıtma tesislerine mevzuata uygun çalıştıran 1948 tesise yaklaşık olarak 280 milyon TL ödeme yapılmıştır. 2017-2023 yıllarını kapsayan atık su arıtma eylem planını hazırladık. Ülke genelinde günlük debisi 10.000 metre küp ve üzerinde olan 230 adet atık su arıtma tesisini yedi gün 24 saat izliyoruz. Limanlarımızda gemi atıkları 2002 yılı öncesinde toplanmazken, bugün itibariyle 155 adet atık kabul tesisi ve 37 adet atık alım gemisiyle 294 adet kıyı tesisinde gemilere atık hizmeti verilmektedir. Deniz turizminin en önemli üyesi olan küçük teknelerin ve yatların atıklarını takip etmek üzere bakanlığımız mavi kart uygulamasını başlatmıştır. Bu uygulama kapsamında 39 bin tekneye mavi kart verilmiştir. Temiz denizlerimizin bir göstergesi olarak mavi bayrak alan plaj sayımız 459’a çıkmıştır. Ülkemiz denizlerini korumak amacıyla gerekli tedbirleri alınmasına ve mavi bayrak sayının artırılmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir.
ULUSAL ATIK YÖNETİMİ VE EYLEM PLANI
Planlama sürecinde atık yönetiminde en önemli adımlardan birisini 2016-2023 yıllarını kapsayacak şekilde hazırladığımız ulusal atık yönetimi ve eylem planı ile hayata geçirdik. Bu çalışmanın akabinde ulusal atık yönetimi planını esas alacak şekilde 81 ilimizin atık yönetim planlarını oluşturuyoruz. Böylece her bir ilimizde atık yönetimini atık türlerine göre en ince ayrıntısına kadar planlama ve yönetme imkanına kavuşacağız. Ülkemizde katı atık düzenli depolama ile ilgili çalışmalar her geçen gün artarak devam etmektedir. 2002’de 15 katı atık düzenli depolama sahası varken bugün 88 katı atık düzenli depolama sahası ile nüfusumuzun %75’ine hizmet veriyoruz. Bu alanlarda sadece atığı depolamak yerine geri kazanıma öncelik veren ön işlem tesislerini de hayata geçiriyoruz. Bu sahalardan ürettiğimiz elektrik enerjisi yaklaşık 1,5 milyon insanın elektrik ihtiyacını karşılamaktadır. Tehlikeli atık geri kazanım tesis sayısı 2003 yılında 18 iken bugün 482’ye, tehlikeli atık düzenli depolama tesis sayısı 1iken bugün 17’ye ulaşmıştır. Atıkların enerji kaynağı olarak kullanan tesis sayısına baktığımızda 2003 yılında 1 adet yakma tesisi varken bugün 5 adet yakma ve 45 adet beraber yakma tesisi olmak üzere toplam 50 sayısına ulaşmıştır. Ayrıca beraber yakma tesislerinde ek yakıt olarak kullanılan atık miktarı 594 bin tona, kullanılan alternatif hammadde miktarıysa yaklaşık 2.1 milyon tona ulaşmıştır. Ülkemizde 3 adet yakma ve 58 adet sterilizasyon tesisi ile 81 ilin tıbbi atıkları güvenli bir şeklide bertaraf edilmektedir. 2017 yılında toplanarak bertaraf edilen tıbbi atık miktarı yaklaşık 100 bin tondur. Ülkemizde 2000 den fazla geri kazınım tesisiyle atıklarımızı ekonomiye geri kazandırıyor ve çevremizi, doğal kaynaklarını koruyoruz. Bakanlığımıza yapılan ülke genelinde atık yönetimi çalışmaları çerçevesinde 2017 yılında 2,5 milyon ton ambalaj atığı, 718 ton atık pil, 66 bin 400 ton atık akümülatör, 55 bin ton atık elektrikli ve elektronik eşya, 184 bin ton ömrünü tamamlamış lastik, 28 bin ton bitkisel atık yağ, 83 bin ton atık yağ, 14 bin 645 adet ömrünü tamamlamış araç toplanarak geri kazandırılmıştır.
EKONOMİYE 12.5 MİLYAR KATKI
Atık sektöründe 60 bin kişiye istihdam ve ekonomiye yaklaşık 3,5 milyar TL katkı sağlanmaktadır. 2023 yılında 100 bin kişiye istihdam ve ekonomiye yaklaşık olarak 12,5 miyar TL katkı sağlanması hedeflenmektedir. Bakanlık olarak atıkların kaynağında ayrıştırılması toplanması ve geri kazanımı uzun süredir yaptığımız çalışmalar arasında yer almaktadır. Ortaya konulan döngüsel ekonomi hedefleri bizi bu yönde daha da teşvik etmiş ve tüm dünyada yaygınlaşan sıfır atık projesini hayata geçirmeyi zaruri hale getirmiştir. Sıfır atık projesini hayata geçirmek için öncelikle bakanlığımızda çalışmalara başlanmıştır. Bu çalışmalar Saygıdeğer Hanımefendi Emine Erdoğan’ın takdirleriyle de Cumhurbaşkanlığı külliyesinde de başlatılarak tüm Türkiye’de uygulanmasına ilişkin yola çıkılmıştır. Hedefimiz 2018 itibariyle kamu kurumları, alışveriş merkezleri, havalimanları, okullar, üniversiteler, hastaneler ve büyük iş yerleri başta olmak üzere vatandaşlarımızın tüm yaşam alanlarına bu uygulamayı yaymaktır. Bakanlık olarak tüm kurumlarımıza memnuniyetle rehberlik edeceğimize ve gerekli desteği sağlayacağımızı söylemek isterim. Bakanlığımızca kaynakta ayrı toplama faaliyetleri neticesinde yılda yaklaşık 2.5 milyon ton ambalaj atığı toplanmakta ve ekonomiye yeniden hammadde olarak kazandırılmaktadır. Bu rakamlar sıfır atık projesiyle daha da artacaktır. Dolaysıyla kaynağında temiz olarak toplanan atıkların sanayimizin hammadde ihtiyacına önemli katkılar sağlayacak ve yurt dışından ithal hammadde ihtiyacımız azalacaktır. Bununla birlikte tüm dünyada üzerinde hassasiyetle durulan plastik alışveriş poşetlerinin kullanımı oluşan görsel ve çevresel kirliliğinin önlenmesi ve gereksiz plastik poşet kullanımının önüne geçilmesi hedeflenmiş ve bu kapsamda 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren ülkemizde bulunan satış noktalarından ücretsiz olarak temin edilen poşetlerin ücret olarak temin edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Ülkemizde satış noktalarında her yıl yaklaşık olarak 30-35 milyar adet plastik poşet piyasaya sürülmekte plastik poşetlerin ücretlendirilmesi ile oluşan mali kaynak çevre koruma faaliyetlerinde kullanılması planlanmaktadır. Bununla birlikte yine dünya gündeminin en önemli çevre sorunlarından birisi olan iklim değişikliği hususunda da çok yönlü çalışmalarımız devam etmektedir. Türkiye küresel iklim değişikliğiyle mücadelede yerini alarak birleşmiş milletler iklim değişikliği çerçeve sözleşmesine, 2004’te Kyto protokolüne ise 2009 yılında taraf olmuştur. Türkiye iklim değişikliği mücadelesinde tarihi dönüm noktası olarak sayılan Paris Anlaşmasını ise 22 Nisan 2016 tarihinde imzalamıştır. Ulusal hedeflerimizin süratli biçimde başarıya ulaşabilmesi için yer el düzeyde başta belediyelerimiz olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarınızda taşın altına ellerini koymaları gerekmektedir. Bunu başarılabilmesi adına bakanlık olarak 2018-2022 strateji belgemize iklim değişikliği ile mücadelede önemli yer verdik. Bununla birlikte ülkemiz iklim değişikliği ile mücadele için daha uzun soluklu bir sürdürebilir kalkınma vizyonu ile 2050 düşük karbonlu kalkınma projesini de hayata geçirmiştir. Bu projemizde ulaştırma, tarım ve atık sektörlerine yönelik emisyon azaltım çalışmaları yürütülecek olup 2050 yılına yönelik ülkemizin ilk uzun hedefli strateji çalışması için altlık oluşturulacaktır. Bu sektörlerde kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte çalışmaya hazır olduğumuzu vurgulamak isterim. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımızda temel hedefimiz şehirlerimizde enerji, ulaşım, konut, mekansal planlama atık yönetimi konularını iklim değişikliği ile mücadele ve çevrenin korunması kapsamında ele alarak daha iyi yaşanabilir şehirler oluşturmasını ve daha az doğal kaynak tüketen şehirler imar edilmesini sağlamaktır. Ülkemizin sahip olduğu genç nüfusla güçlü kamu yapısı ve özel sektör dinamizmi ile önemli adımlar atacağına inanıyorum. Bu anlamda tüm paydaşlarımız ile etkin yapıcı ve dinamik bir iş birliği kurmamız gerektiğini düşünüyorum.”