TÇMB Çevre ve İklim Değişikliği Müdürü Canan Derinöz Gencel 9. TÜRKTAY'da “Çimento Sektöründe Belediye Atıklarının Kullanım Potansiyeli” başlıklı konferansında Türktay Yürütme Kurulu’na daveti için teşekkür ederek şunları söyledi: “Temsil ettiğim sektör gerek Avrupa’da gerekse dünyada, hem üretimde hem ihracatta öncü sıralarda, yerli firmaların sahipliğinde yurt çapında fabrikaları olan bir sektör. Mensubu olduğum Çimento Müstahsihleri Birliği de sektörün yaklaşık %95’ini temsil eden bir kurum. Bu salonda birçok kişinin bildiğini tahmin ettiğim bir konu; çimento sektöründe atıkların değerlendirilmesi enerji ve hammadde olarak mümkündür. Öncelikli amaç çimento üretmek ama bunun yanında belirli kriterleri sağladığı sürece atıkların içindeki enerjiyi kullanabiliyor sektörümüz veya hammadde miktarını kullanabiliyor.
2017 yılında %75’ine yakını atıktan türetilmiş yakıt, ÖTL ve endüstriyel ağırlıklı. Geçtiğimiz yıl 775 bin tona yakın alternatif yakıt kullanıldı ve 45 milyon dolara yakın döviz tasarrufu elde edildi. Ama bu demek değil ki çimento sektörü bundan sadece para kazanıyor. Çimento sektörünün atıkları kullandığı zaman çok büyük harcamaları ve masrafları oluyor. Her şeyden önce atık kabulü için laboratuvarlara ve ilave personele ihtiyacı oluyor. İşletmelerinde çok ciddi sorunları olabiliyor. Çimento fırınlarında tuğlalar çok daha çabuk değişmek zorunda kalıyor, sarmalar oluyor... Belki ilave belki bay-pas sistemleri kurulması gerekiyor. Çok daha düşük kalorileri yaktıkları için üretim kayıpları olabiliyor ve spesifik enerji miktarı da artıyor ve aslında kayıplar oluyor ama buna rağmen birçok çevresel kazanımdan dolayı bunu tercih ediyorlar. Yıllar içinde, aslında %4,5 ortalamadır... Birçok fabrikamız %30-35’lere hatta fırın bazında %40’lara ulaşmış durumda. Bu da hammaddeler; magnezyum, kalsiyum, silisyum, demir gibi bileşenleri değerlendiriyor ve 1,5 milyon ton bize bildirilen rakamlar. Yan ürün olarak kaydedilen, atık olmaktan çıkarılan pek çok sanayi ürünü de aslında alternatif hammadde.
8 MİLYON TON ATIKTAN TÜRETİLMİŞ YAKIT ÜRETİMİ MÜMKÜN
Aslında alternatif kullanım oranı hem Avrupa Birliği’nde hem de birçok ülkede yüksek oranda kendi ülkemize göre ve burada aslında çok büyük bir potansiyel var. Belediye katı atıklarından yakıt üretilerek bunun kullanılması... Bu sakın(!)çöpü alıp çimento fırınına atmak gibi anlaşımasın!.. Kesinlikle öyle bir şey değil ve burada çok ciddi bir potansiyel var. Şuanda bizim yaptığımız hesaplamalarla sektörümüze özel yaptığımız hesaplamalarla ülkemizde yaklaşık 7-8 milyon tona yakın atıktan türetilmiş yakıt üretimi mümkün. Türkiye’nin çöpü çok nemli olduğu için bir şekilde bunun neminin düşürülmesine ihtiyaç var veya bütün organik kısımlarla beraber çöpün tamamını biyolojik kurutmalı tesislerde işlersiniz böylece % 50-60’a yakın bir ATY üreterek kullanıma hazır hale getirebilirsiniz. Bu da bizim sektör uzmanlarımızla, sektörümüze özel yaptığımız hesaplamalarda bulduğumuz potansiyel. 7-8 milyon tona yakın ATY üretimi mümkün dedik ve bizim sektörümüz şu anda en kötü şartlarda bile bu atığı kullanabilecek durumda. Çünkü üretim kapasitemiz için gerekli olan ısı gücünün %40’ını bile atıktan karşılasa şu anda en kötü tahminle 7 milyon ton ATY’yi kullanması mümkün. Bunun öncelikle ekonomik kazanımları var. Bizim sektörümüze özel yaptığımız hesaplamalarda fosil yakıtlarda 1.7 milyon ton karbondioksit tasarrufu elde edildi. Tabii ki düzenli depolamadaki ihtiyacı azaltacak ve depolama sahalarındaki metan gazını da engelleyecek.
BAŞARI İÇİN KAMU BASKISI GEREKLİ
Ülkemiz için bizim tavsiye ettiğimiz model konvansiyonel sistem; belediye çöpü topluyor daha sonra depoluyor. Bizim anlatmaya çalıştığımız potansiyel model, öncelikle belediyenin depolama sahasında bir biyolojik ayrıştırma tesisi kuruluyor. Geri dönüştürülebilir malzemelerin satışından gelir elde ediyor tesisi, çimento fabrikası için ATY üretiyor ve satışından gelir elde ediliyor. Kalan atığı da depolama sahasına gönderiyor. Burada depolanan kapasitesinde çok ciddi bir düşüş var fakat burada anahtar bir konu çıkıyor ki belediyenin de bu tesise katkıda bulunması gerek. Ama bu noktada sürdürebilirliği sağlayamıyoruz. Polonya’da incelediğimiz zaman %60’a yakın kamu desteği ile gerçekleştirilen bir büyük bir tesis var. Eğer belediye çöpü yakılırsa teşviklerden faydalanamıyor. Organik seviyesi yüksek çöplerin depolanması yasak ve konutlarda bir toplama bedeli alınıyor. Esas konu kamunun buna baskı yapmasıyla başarı sağlanmıştır. Almanya’da benzer sistemler var. Onların çevre ve iş güvenliği kriterleri çok yüksek olduğu için işletme bedellerinin biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz. Yunanistan, Bulgaristan ve Mısır’da da yine kentsel atıklardan ATY üreten tesisler var. Ben bu sunumları başka platformlarda yaptığım zaman çöp de demek zorunda kalıyorum ama bizim platformumuzda çöp dememe gerek yok ama maalesef çöp kelimesini kullanmam gerekiyor zaman zaman.
BELEDİYELERE DÖNÜK YENİ DÜZENLEMELERE GİDİLMELİ
Bu konunun yaygınlaşması mümkün olmuyor. İki tane sorun tespit ediyoruz biz bu konuda birlik ve sektör olarak. Birincisi belediyeler çok yanaşmıyorlar buna çünkü ellerinde aslında başka bir teşvik imkanı var. Şuanda YEGDEM kapsamında 13.3 dolar fiyat alım garantisi var eğer biokütleden elektrik üretirseniz tabii ki çok cazip ve pek çok belediye gerek biyogazdan üretmeyi, yakma tabi daha pahalı daha büyük tesisler için ama yakma tesisleri kurmayı son örneği İstanbul’da. Ama çoğunlukla çöp gazından veya biyogazdan elektrik üretmeyi tercih ediyor ve bundan da gelir payı alıyor. Benzer bir teşvik başka sektöreler de yok. Benim temsil ettiğim çimento sektörü enerji elde ediyor; ısı enerjisi. Bu tesisiler enerji elde ediyor, elektrik enerjisi ikisinde enerjisi var ama herhangi bir teşvik yok dolayısıyla benzer bir teşvik çimento sektörüne veya belki sistemleri benimseyen belediyelere sağlanırsa bu konuda çok daha fazla yol alınacağına, çöplerinde yeri altına gömülmeyeceğine ümit ediyoruz. İkinci tespitimiz de mevzuatla ilgili, diyelim ki belediye bu iş birliği içerisinde olmaya karar verdi fakat ihale mevzuatı nedeniyle gelecek yıllara yaygın yüklenmeler başlığı altında yaptıkları ödemelerde üç seneden fazla bir yüklenme yapamıyorlar. Tabii ki sözleşmeler sürekli olmadığı için girilmiyor. Belediye kanunu uyarınca imtiyaz modelini de yüklenmiyorlar. Dolayısıyla bu tesisleri kurmak için uzun süreli sözleşmelere imkan tanıyan mevzuat düzenlemeleri yapılması, sadece Çevre Bakanlığı’nın değil birçok kurumun işbirliğiyle çözülebilir. Biz yaklaşık iki yıldır bu konunun yaygınlaşması ve hayata geçmesi için uğraşıyoruz...”