Bilindiği gibi XIII. TÜRKTAY (Tüm Yönleriyle Türkiye’de Atık Yönetimi Paneli) 18-19 Ekim 2023 tarihlerinde Ankara’da yoğun bir katılım ile gerçekleşti. Her yıl artan niteliği ile artık sektörün en önemli ve en ciddi etkinliği olarak kabul edilen bu panelde karınca kararınca küçücük katkılarım işe yaramışsa kendimi mutlu hissederim.
Etkinlik sırasında not ettiğimiz bazı başlıklar şunlardır; İklim değişikliği konusunun her kademede ciddiye alınıyor. Ulusal Atık Yönetimi Eylem Planı revize ediliyor. Zorunlu depozito sisteminin 2024 yılı içinde çalışacak. Ulusal Döngüsel Ekonomi proje çıktıları 2024 yılı ilk çeyreğinde kamuoyu ile paylaşılacak. Ülkemizin güneyinde 6 Şubat 2023 günü meydana gelen büyük deprem sonucu ortaya çıkan atıklar 103 milyon ton gibi bir miktarda olup geri dönüşüm faaliyetleri devam etmektedir.
Endüstriyel Kirliliği Önleme ve Kontrolü-EKÖK (IPPC) uyum çerçevesinde 38 milyar EUR yatırım ihtiyacından bahsedildi. Hatırladığım kadarıyla 2009 yılında AB ile çevre başlığı açıldığında da yatırım ihtiyacı 58.5 milyar EUR olarak belirtilmişti. Bir konuşmacımız, iklim krizini tekrar hatırlatırken; “iki derecelik ısınmanın küresel ekonomide %11 bir daralma ifade ettiği ve devamının da savaş olduğu” şeklindeki ifadesi içimizi ürpertti.
Panelin benim için (veya sektör için) en önemli değeri; tüm paydaşların aynı anda ve bürokratik mesafe olmadan bir araya gelmesidir. Öneriler, problemler, iyi uygulamalar, bir engele ve filtreye takılmadan muhataplarına direk olarak ulaşmış oldu. Bu durum gerçekten çok değerli, zira son yönetim değişiklikleri, sektörle üst düzey bürokrasi arasında bazı kopuklukları da beraberinde getirdi.
Sektörün sesini ve nabzını iyi tutmak gerekiyor. Bunun için de sektör dernekleri, yetkilendirilmiş kuruluşlar, odalar ve TOBB gibi bir sürü yapı var. Bunları üst seviyede muhatap alıp çok hızlı yol alınabilir. Sektör derneğine kapısını açamayacak kadar yoğun olup tek tek firmalarla saatler geçirilirse; bürokrasi de biz de çok yoruluruz.
Bakanlık bürokratlarımız yıllardır oldukça güzel işler yaptı, önemli başarılar elde etti. Hala da oldukça fedakar bir şekilde çalışıyorlar. İyi uygulamalara sahip çıkılması ve destek verilmesi yönünde bizden beklentileri olduğunun farkındayız. Eskilerin dediği gibi; “Marifet iltifata tabidir, iltifatsız marifet zayidir” Biz de hepsinin farkındayız, emeğe saygı duyuyoruz ve müteşekkiriz. Her zaman desteğe de hazırız, ama en üst seviyede sektörle temas halinde olunmasını da bekleriz. Böylece hem samimi desteğimiz hem de çözümcü önerilerimiz yerine ulaşır.
Stratejik planlar, eylem planları ve diğer rehber dokümanlar hazırlanırken yerli akademisyen, STK ve sektörün işin içine daha çok sokulmasını önemsiyoruz. Hatta sadece yerel paydaşlarla çalışılmasını tercih ederiz. Zira artık “stratejik bir kaynak” olan atıklar hakkında dış kaynaklı oluşumlarla tüm bilgilerimizi paylaşmak çok uygun görünmüyor. Çok yakın gelecekte bu bilgiler aleyhimize bile kullanılabilir.
Herkesin bildiği gibi sektörde ciddi yatırım potansiyeli var. Ama özellikle tehlikeli atık tarafında yeterli ve net veri olmaması yatırım iştahını azaltmaktadır. Bu konuda güncel ve doğru verilerin toplanması ve şeffaf ve tutarlı biçimde paylaşılması kritik öneme sahiptir. Bunu üzerine; gerek yatırım ve gerek işletme aşamasında oluşacak bazı teşviklerle bu yatırımlar özendirilebilir ve hayata geçebilir.
Bir başka konu da mevzuat değişikliklerinin uygulama konmasıdır. Bakanlık tarafından yeni mevzuat ve değişikliklerde ilanlar yapılıp görüşler isteniyor. Biz de sektör olarak veya bireysel şirketler olarak görüşler veriyoruz. Elbette her görüşümüzün aynen yansımasını beklemiyoruz. Ama bazen işin temel fonksiyonu da atlanmış olabiliyor. Bu da atık üreticisi tarafında da birçok uygunsuz sonuç doğurabilecek noktaya gidebilir. Sektörümüzdeki birkaç kişinin istismar etmesiyle toptan yasaklama uygun olmaz. Bakanlık’ın çeşitli konulardaki endişelerine katılıyoruz, önerdikleri teknik şartları çoğunlukla uygun buluyoruz.
Gündeme getirmek istediğimiz ve üzerinde çalışmayı bekleyen bazı konuları da sadece başlılar olarak vermek istiyorum; Atık Ara Depolama Tebliği’nin revize edilmesi, atık taşıma kamyonları için 10 yaş sınırı konusu, Birinci sınıf düzenli depolama alanları yerleşim yeri 1000 m mesafe konusu çözüm bekliyorum. Bunun dışında atık ithalat/ihracatı konusu otomatik işleyen makul sisteme girmelidir. Ambalaj atıkları ve kaynağında ayrı toplama konusu ve sokak toplayıcıları da hala kanayan bir yaradır.
Aslında gündemde olan her konu ile ilgili kısa küçük çalıştaylar ile tartışılıp sonuca ulaşılabilir, konu masadan kalkar. Yeşil ekonomi, karbonsuzlaşma ve iklim değişikliği konusunda önümüzde gerçekten çok iş var. Aynı konu tekrar tekrar masaya gelmemeli, hızlıca bağlanıp kalkmalıdır. Daha önce de söylediğim gibi gidecek çok yol var, yürümek yetmiyor, koşmak durumundayız. Biz sektör olarak, TAYÇED olarak hazırız. Hiç kimse yoksa da biz İZAYDAŞ olarak buradayız.
Tabii sektör olarak biz de kendimize bakmalıyız; Atık kabulünden işlenmesine, raporlanıp takibine kadar şeffaf davranmalı ve tüm güncel kurallara uymalıyız. Sektörü atık nakliyecilerinin kontrolünden çıkarmalıyız. Yüksek kalitede, mevcut en iyi teknolojilerle doğru ve standartlara uygun yatırımlar yapmalıyız. Sektörde çalışanları eğitip kalifiye hale getirmeli, sertifikasyon yapmalıyız. Sektörümüz açısında çevre ve iş sağlığı güvenliği standartları kılavuzları oluşturmalıyız. Bakanlık tarafına sadece kendimizi düşünerek değil, sektörel bakış ile ve samimi destek vermeliyiz.
Ben yazıma burada son verirken; Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını yeniden kutluyorum. Yazımın yayınlanacağı güne kadar savaşın sona erip Filistin’de kalıcı ve onurlu bir barış oluşmasını temenni ediyorum.
Muhammet Saraç
İZAYDAŞ Genel Müdürü