7. TÜRKTAY Panelinin ikinci gün ilk oturumunda ise “Türkiye’de Tehlikeli Atıkların Yönetimi, Atıkların Yakıt ve Alternatif Hammadde Olarak (Enerji) Değerlendirilmesi – Atık Yağların Yönetimi. Saha Uygulamaları, Problemler, Uygunsuz Uygulamalar, İSG Uygulamaları, Sigorta, Mesleki Yeterlilik, İhbarlı Atıklar, Denetim” başlığı tartışıldı. TÜRKTAY Yürütme Kurulu Başkanı Caner Zanbak’ın Başkanı olduğu oturumda ilk sözü Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Atık Yönetimi Daire Başkanlığı, Endüstriyel Atıkların Yönetimi Şube Müdürlüğü Çevre ve Şehircilik Uzmanı Oğuzhan Akınç aldı.
BİYOKÜTLE TANIMI DEĞİŞTİ
“Endüstriyel atıkların yönetimi şube müdürlüğünde çalışıyorum. İlk başladığımda tehlikeli atıklar şube müdürlüğü adını taşıyordu. Tehlikeli atıklarda net bir mevzuat yok. Tehlikeli atıkların yönetmeliği kalkınca buna ilişkin sıkıntılar yaşandığı bize geldi. Yakın zamanda bunları çözeceğiz. Teknikte ise herkesin bahsettiği tehlikeli atığın sınıfına ilişkindi. Tehlikeli atığı belirleyen tek yer var... Maliyetler çok sıkıntılı oluyor. Atığa tehlikesiz demek için de analizler pahalı ve süreler uzuyor. Bakanlığın laboratuvarında bu çalışmanın kurulması için çalışıyoruz. Sanayiciden de bunu kurmasını istiyoruz. 434 geri kazanım tesisi var. Çoğu batıda konuşlanmış vaziyette. Doğu’da ve Akdeniz’deki tehlikeli atığın nakliyesinde zorunluluk yaşıyoruz. Kimse 2 tonluk atık için 20 tonluk aracını yollamıyor. Kimse bu maliyetleri göze almak istemiyor. Yöneticinin de bu atıkları gönderme sorunu var. Mutlaka organize sanayiler içinde bunlar uygulanmalı. Ara depolama ve toplama tesisi gibi organize sanayi içinde bunları ele alacak tesislerin kurulması gerekiyor. Bunların kurulmasıyla ilgili sıkıntılarımız var. Belki bir ihtisas organize sanayi kurulabilir. Sahipsiz atık oluşmasına en büyük neden yakınınızda tesis olmaması ve atık maliyetinin çok fazla olması. Tuzla’da, Karadeniz’de, Antalya’da bulunan variller. Bunların bizde olmasını istemiyoruz. Ama bunları aşmamız gerekiyor...
Tehlikeli atıkta da ciddi bir teşvik mekanizmasına ihtiyaç var. Tehlikeli atığına uygun şekilde davranan işletmeye ödül mekanizmasının gelmesi lazım. Ama sistemimiz tamamen cezaya dönük bir sistem. Teknokratlar olarak üst yönetimimizi bu konuda bilgilendiriyoruz. Çalışmamızın meyvesi olarak bir biyokütle var. 4 Haziran’da bu kanunda değişiklik yapıldı. Bu kanun çok ses getirmedi. Bu ne getirdi bize? Yenilenebilir enerjideki biyokütle tanımı değişti. Tarım ve ormancılık ürünleri, atık lastikler, evsel biyolojik atıklar, sanayi çamurları artık biyokütle teşvikinden faydalanabilecek.”
DUA İLE ÇAMUR KURUTAN VAR!..
ATY Çevre A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Çetin Sarıca ise şunları söyledi:
“Ortak sıkıntıları çözmek için çok iyi bir tablo görüyorum. Devlet bize güzel haberler verdi ama şu anda hazırlık aşamasında olduğu için fazla bilgi göremedik. ATY sektörün ismiyle kuruldu. Sektöre atıktan enerjiye sloganıyla girdik. Yeni yatırımız Denizli’de, Denizli Çimento ile ortak yapıyoruz. Atıktan enerjiye sloganıyla heyecanla devam ediyoruz. Türkiye’de 53 çimento tesisi var. 34’ünde atık yakma lisansı var. Parasal karşılığı da 600 milyon dolar ediyor. Bu anlamda Avrupa ölçeğinde ATY kullanımına bakınca, Avrupa çimento sanayi yüzde 37 olmuş, İskandinav ülkeleri yüzde 95 olmuş. Dünya ortalaması yüzde 15, Türkiye ise yüzde 3.7... Sektörde yüzde 25’i yakalayan çimento fabrikaları var. Biraz daha desteklenirse çimento fabrikaları bu rakamı daha yukarılara çekebilir. Yüzde 15-20’li rakamlara gelirsek 150 milyon dolar ülkemizin kasasında kalır. Bu da vergiler ve işin yanında enerji kaynakları olarak ciddi rakamlar teşkil etmekte.
YERLİ VE MİLLİ VURGUSU ÇOK ÖNEMLİ...
Bizim de sektörde umduğumuzu bulamadığımız yönler var. Enerji Bakanımız ki; doğru der sonuna kadar destekliyorum... ‘Bin yüz kalorifik değerdeki kömürü bile yakmalıyız’ diyor. Bence önemli bir görüş. Bu kömür enerjiye dönüşür mü diye tartışıldığı dönemde bakanın açıklama yapması, milli kaynakları göstermesi ülke için çok önemli. Cumhurbaşkanımızın ‘İki bin değerdeki kömürün santrallerde kullanılması gerekiyor’ sözü çok değerli. Yukarıda bu görüş varken aşağıda bin yüz kalorifik değerdeki kömürü yakmak diyen bakan varken 4 bin kalorifik değerdeki çamuru gömmek gibi bir çılgınlık var. Ülkenin her yerinde adı düzenli ama düzenle ilgisi olmayan depolama tesisleri var. Belediyeler yerel atıkları düzenli depolarda yanlış şekilde depoluyor. 3 bin kalorifik değerdeki kömür çıkartmak için insanlar madenlerde ölürken, 4 bin kalorif değerdeki çamuru gömüyoruz. Her litre yakıtın yurt dışından alındığı ülkede böyle bir değeri gömmek yazıktır. Biz de ATY yatırımına girdik. Çıktığımız yolda bize anlatılan hikayelerin saha uygulamalarında böyle olmadığını gördük. Hiçbir gerçeklikle; veri kaynaklarındaki, milyon ton atığı sahada 2.5 yılıdır aramamıza rağmen bulamadığımızı, söylemeliyim. Dua ile çamur kurutma tekniği var da biz mi bilmiyoruz!..
Doğalgaz enerjisi kullanıyoruz... 160 TL ton maliyetimiz var... 160 TL’nin altına piyasadan böyle toplandığını görünce, dua ile kurutma yöntemi olduğunu düşünüyoruz!.. Çünkü başka türlüsü olamaz. Bu anlamda ben de damdan düşen biriyim!.. Açık yüreklilikle, bir girişimci olarak, yaşadığım sıkıntıları bir yere sataşmak için değil; tespit yapmak için dile getiriyorum!..”
YATIRIMCI BULAMIYORUZ
Panelin diğer konuşmacısı RECYDIA A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Francisco Malara ise yatırımcının sorunlarından söz etti:
“Recydia bir İtalyan firması. Biz 2008’de bu sektöre girdik. Çimentocular için alternatif yakıt kullanmak çok önemli. O zaman ne gördük; alternatif yakıt Türkiye’de yok. Biz Avrupa mantığıyla sisteme girdik. Yatırım yaptık... Bir noktaya kadar başarılı olduk ama engeller çok! Türkiye’de tehlikeli atık yönetimi için sürdürülebilirlik yok. Kendimizin sürdürülebilirliği de yok. Düzgün yatırım için ciddi para lazım. Düzgün çalışmak için masraflar da yüksek. Aynı zamanda ATY tesisleri tabii ki çimento için çalışıyorlar ama çimento bütün tehlikeli atıkları alamıyor. O zaman sektörü geliştirmek için çimento fabrikaları önemli. Ama geri dönüşüm tesisi de önemli. İZAYDAŞ herkese hizmet veriyor. Fakat bu yetmez... Bu bir sorun... Onu çözmek için teşvik çok önemli. Yönetmelikler çok önemli... Öte yandan sektördeki rakiplerin hepsi kurumsal değil.
Zaman zaman bu teklif nasıl verilebilir diye, biz de şaşırıyoruz. Nakliye masrafına teklif veren firmalar var. Bu sektörde büyük bir ortaklara ihtiyacımız var... Yoksa sektörün geliştirilmesi çok zor olacak! Yakında 6 Milyon Avro yatırım yaptık ama şartlar hala uygun değil. Ana firma da şu an neden buraya daha fazla para yatırayım? diyor... 2012’de İngiltere’de atık şirketi aldık, orada işler iyi!.. Oysa herkes kazanabilir Türkiye’de… Teknoloji de çok önemli, bu konuda da dikkatli adımlar atılmalı. Alternatif yakıt, çimento sektörü için ciddi bir ürün, bunun için bu sektöre hep birlikte başka bir gözle bakmak lazım!..”
YAKMAYI DİKKATLE İZLİYORUZ
Panelin son konuşmacısı İZAYDAŞ Yakma Tesisi Müdürü Şahan Dede ise İZAYDAŞ’taki tesisi anlattı:
“İZAYDAŞ 35 bin ton kapasiteli atık sektöründe büyük bir tesis. 1996 yılından beri varız... Katı, sıvı ve gaz olarak yüksek sıcaklıkla yakarak bertaraf ediyoruz atıkları. Çıkan gazları aktif karbon kolon tipli ve absorsiyon sistemi olan biyoksinfronların tutulduğu bir üniteye sahibiz... Hem atık suda hem baca gazı analizinde yönetmeliklerle uyum içinde çalışmalarını sürdüren bir şirket İZAYDAŞ. Biyoksinfran, bilinen en küçük miktarda bile insan sağlığı için önemli olan kimyasal adı. Bunların su kirliliği, toprak kirliliği ve hava kirliliği üzerinde önemli etkileri var. Biyoksin metalden, kağıdın beyazlatılmasından ve yanma işlemlerinden ortaya çıkan bir madde. Organik karbon içerikli olan yanmanın olduğu her prosesde ortaya çıkabilmekte. Olumsuz etkileri çok olduğundan dikkatle izlenmesi de çok önemli bir husus.”
ATIK YAĞLARI TOPLAYAMIYORUZ!...
“Baz yağlar damıtma çözücülerle arıtılan ham petrolden elde ediliyor. Petrol esaslı bir ürün. Beş grup baz yağ var. Bazı yağlar madeni yağların hammaddesi. 2008-2011 arasında TÜBİTAK MAM olarak çalışma yaptık. Taşıt yağları ve endüstriyel yağ olarak iki sınıfa ayırıyoruz yağları. Önemli olan sürdürülebilirlik... Bunun için de atık gerekiyor. 2007’den beri söylüyorum; mutlaka, geri dönüşüm çok önemli. Hem ekonomi hem de çevre için önemli... Atık madeni yağ kategorisine göre geri dönüşüme gidiyor. On numara yağ ve sahte akaryakıt ciddi can kayıplarına ve ekonomik zarara neden olan bir madde. Yılda 432 bin ton madeni yağ tüketiyoruz. Bunun yüzde 50’si atık madeni yağ olarak çıkıyor. 2015’te 281 bin ton oluyor. PETDER raporuna göre geri dönüşümü sağlanan yağ miktarı 22 bin ton... Yağlarımızın yüzde 13.5’ini toplayabiliyoruz. Geri dönüşüme gönderilen yağlar da yüzde 58 gibi bir oranını dönüşüme yolluyoruz. Ama asıl sorun bu yağları toplayamamak. AB’de ise yağların yüzde 50’si toplanıyor. Toplanan yağların yüzde 45’i geri kazanılıyor.”
AR-GE SIKINTISI
GEKSANDER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Engin ise şöyle konuştu:
“TÜRKTAY Organizasyonuna emeği geçen herkese teşekkür ediyorum... Bu gün aramızda olan ve bizimle değerli tecrübelerini paylaşan TBMM Çevre Komisyonu üyesi milletvekillerine, özel sektör temsilcilerine, STK’lara ve Bakanlıklara teşekkür ederiz. Biz de raporlarımızı TÜBİTAK’a yaptırdık sonuçlar ortada... Yatırımlarımız ortada... Gerçekten diken battığı yerden çıkar diye bir söz var. PETDER için bir şey demiyorum!.. Yanlış anlaşılmasın!... Ama Türkiye’nin portföyünü iyi bilmek lazım...
Tesis sahipleri ve yatırımcılar olarak standartlar konusunda biz ibreyi kendimize çevirebilirdik ama olmadı... İş yeri standartları kanunlarının yine de iyi olacağına inanıyoruz. Dernek olarak AB ile yeterlilik noktasında çalışmalar yaptık. Komiteler kurduk, sorunlarımızı sıkıntılarımızı bakanlıklara ilgili mercilere aktarıyoruz. Önerimiz, kurumlar arası uyumsuzlukların aşılması için hızla girişimde bulunulması. TSE ile EPDK arası uyumsuzluk var... EPDK ile Maliye Bakanlığı arasındaki uyumsuzluk var… Bu uyumsuzlukların giderilmesi gerekiyor. Yatırımcı olarak yurt dışındaki yatırımcıları çağırdığımızda ‘Hammadde yok neden gelelim’ diyorlar. Yatırımcı Türkiye’ye sıcak bakamıyor. Türkiye’de atık yağların bulunamaması bulunanların da dışarı gitmesi bir yaradır. Söylemek istediğimiz bundan üç beş yıl önce seviyeler düşük olsa da yatırım yapan, kalkınma ajanslarından TÜBİTAK’la Ar-Ge çalışmaları yapan paydaşlar vardı... Ama şimdi bu konuda büyük sıkıntı var.”
ZARALI ATIK YAĞLARI TAVUKLARA YEDİRİYORLAR!..
Panelin bir diğer konuşmacısı DEHA BİYODİZEL Genel Müdür Yardımcısı Nihal Karakuş ise atık yağlardaki kanserojen tehlikesini şöyle anlattı:
“81 ilde atık yağları topluyoruz. Kartepe ve İzmit’te iki tesisimiz kuruldu. Bitkisel atık yağlardan biyodizel üretme kapasitesi 75 bin tondur. Bizden önce biyodizel üretimi maalesef yoktu. Dünyada 20 yıldır bu iş yapılırken, Türkiye’de atık yağlar biyodizel dışında her şeye dönüşmüş ve insanlar zehirlenmiş. Atık yağlar pişirmeden sonra ortaya çıkıyor. İkiden sonra kullanılınca bitkisel yağların kanserojen etkisi var. Türkiye’nin her yerinde atık yağlar çıkıyor. Atık yağların çevreye büyük zararları var. Bitkisel atık yağlar lavabolardan dökülüyor. Kalp damarlarını tıkar gibi, lavabolardan giderken diğer atıkları da üzerine yapıştırıyor. Belediyeler için ciddi bir işletme maliyeti oluyor. Bir litre atık yağ 1 milyon litre suyu etkiliyor. Suyun oksijen transferini etkilediğinden atık yağ, deniz yaşamını öldürüyor. 52 olan balık çeşidinin 26’sı tükendi. Türkiye’de tesisler kurulmadığından biodizel üretimi yapılamamış. Kullanılmış atık yağlar direk olarak süzgeçten geçerek kamyonlarda yakılıyor. Otobüsler yandı. Tekrar soframıza gelen de var. Rengini açıp, üç beş TL’ye yemek veren firmalarda ve beş yıldızlı otellerde bu yağlar kullanılıyor. Aynı zamanda tavuk yemi de yapılıyor bu yağlardan. Tesisten sonra biyodizel üretmeye başladık. Yönetmeliğimiz oldukça güzel.
İtalya’da ‘Siz, kaçak toplayıcılarla nasıl mücadele ediyorsunuz?’ deyince, sorumu anlamadılar... Çünkü orada kaçak toplayıcı yok. Bizde ise atık yağ, biyodizel dışında her şey oluyor. Oysa yeni yönetmeliğe göre atık yağlar sadece biyodizelde kullanılır yasası geldi.”
ATIĞI GÖZARDI ETMEYİN
Son konuşmacı Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Yrd. Doç. Turhan Şalva ise şöyle konuştu:
“Halk sağlığı uzmanıyım. Halk sağlığı çok fazla disiplinin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Birisi iş sağlığı ve çevre sağlığı disiplini benim ilgimi çekiyor. Halk sağlığına başladığımda Maltepe Belediyesi’nde çalışıyordum. Tıbbi atıkların 20’den az yataklı merkezlerden toplanması yoktu. Ülkemizde bu eksikliği gördük. Bakanlığa başvurunun çok zor olacağını düşünerek, İstanbul Valiliği’ne başvurup ilçe belediyelerinin tıbbi atıklarını toplaması zorunluluğunu getirdik. Maltepe Belediyesi’nden başlayıp ülkemizin her yerinde uygulanan bir yöntem haline geldi. Atığı göz ardı ederek az toplamak bir yöntem değil. Atığı doğru miktarda toplamalıyız ve bunu uygun miktarda işleyerek bertaraf edilecek kısmını aza indirmeliyiz. İki kilogram olması gereken yatak başına atık miktarını bir kilo topluyorsanız sağlık sektöründe bilgi eksikliği var demektir. Demek ki bu atıklar normal atık sınıfına sokuluyor. Toplanan tıbbi atık miktarı 238 ton civarında.”